Cümle Bilgisi - ...:: TÜRK DİLİ ::... Dil Bilgisi, Kompozisyon Konuları ve Sunuları, Kaynaklar

İçeriğe git

Cümle Bilgisi

DİL BİLGİSİ
CÜMLE BİLGİSİ
KELİME GRUPLARI
  1. İsim Tamlaması  
8. Edat Grubu
  2. Sıfat Tamlaması  9. Ünlem Grubu
  3. Aitlik Grubu        10. Sayı Grubu
  4. Tekrar Grubu      11. Bağlama Grubu
  5. Birleşik İsim       12. Fiil Grupları
  6. Birleşik Fiil          13. Kısaltma Grupları
  7. Unvan Grubu
CÜMLE
CÜMLENİN ÖGELERİ
  1. Yüklem
  2. Özne
  3. Nesne
  4. Dolaylı Tümleç
  5. Zarf Tümleçleri
CÜMLE ÇEŞİTLERİ
  1. Yükleminin Yerine Göre Cümleler
  2. Yükleminin Türüne Göre Cümleler
  3. Anlamlarına Göre Cümleler
  4. Yapılarına Göre Cümleler
CÜMLE ÇÖZÜMLEMELERİ
Cümle Kurarken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar


CÜMLE BİLGİSİ

Cümle bilgisi (söz dizimi, sentaks): Cümleyi oluşturan kelime veya kelime gruplarının yapısını, bunların cümlede sıralanışlarını, görevlerini ve cümlenin yapısını inceleyen dil bilgisi dalıdır.
Anlatılmak istenen duygu, düşünce veya olayın sözlü ya da yazılı olarak dilin kurallarına uygun biçimde ifadesi kolay değildir. Sağlam cümle kurma yeteneğinin kazanılması, dili kullanma alışkanlığının geliştirilmesine, bilgi birikimine, çok okumaya ve planlı bir eğitime bağlıdır.
Kelimelerin sözlük anlamlarını bilmek ve eklerin işlevlerini kavramak, düşüncelerin sağlam cümleler biçiminde ifadesi için yeterli değildir. Cümleyi oluşturan kelime gruplarını bilmeden, kelimenin söz içinde kazandığı anlamı kavramadan, asıl ve yardımcı ögeler arasındaki ilginin nasıl kurulduğunu öğrenmeden sağlam cümleler kurmak zordur.

KELİME GRUPLARI

Kelime grubu, birden fazla kelimeden oluştuğu hâlde cümledeki görevi bakımından bir kelimeden farksız olarak yerine göre bir kelime gibi çekim eki alabilen, yapı ve anlam bakımından bütünlük taşıyan dil birliğidir: bir içim su, kitap mitap, Kel Ali, pahalı elbise, sen ve ben, sizin için, sora sora, yükte hafif, Türkçe defteri, yün kazak vb.
Kelime grubuna belirtme grubu da denir. Kelime gruplarında genellikle yardımcı öge ve asıl öge (belirten – belirtilen, tamlayan – tamlanan) olmak üzere iki unsur bulunur. Yan yana gelen kelimeler birbirlerini tamamlayarak grubu oluşturur. Birleşik fiiller ve edat grupları dışında yardımcı unsurlar önce, asıl unsurlar sonra gelir. Konuşma dilinde ve şiirde bu sıra değişebilir. Türkçede yardımcı unsurlar asıl unsurlardan önce geldiği için kelime gruplarının diğer kelimelerle ilgisini kuran çekim eki, sondaki asıl unsurda bulunur.
İkiden fazla kelimeli kelime gruplarında iç içe geçmiş, birbirini tamamlayan başka kelime grupları bulunabilir: camlı köşkün süslü kapı isim tamlamasında hem tamlayan hem de tamlanan unsur sıfat tamlamasından oluşmuştur: camlı köşk, süslü kapı.
1. İsim Tamlaması
Birden fazla ismin iyelik, tür, nitelik vb. ilgilerle oluşturduğu kelime grubudur: Akdeniz akşamları, benim ödevim, defne yaprağı, gül kokusu, hesap makinesi, insanlık hâli, masa örtüsü, öğrencilerin sınavı, öğretmenin kalemi vb. Grubu oluşturan kelimelerden birincisi tamlayan (belirten), ikincisi tamlanan (belirtilen)dır. Bu kelime grubunda, tamlayan ilgi hâli ekini (-ºn, -nºn); tamlanan ise iyelik ekini (-ı, -i, -u, -u; -sı, -si, -su, sü) alır. Bu durumda tamlama, belirtili isim tamlaması olur: adamın iyisi, dayımın oğlu, Konyanın hava, köyün yolu, öğrencinin sıra.
Belirtili isim tamlamalarında sıfat, tamlayan veya tamlanandan önce getirilebilir. Anlam sıfatın yerine göre değişir: eski masanın örtüsü (eski olan, masadır), masanın eski örtüsü (eski olan, örtüdür.)
İlgi eki söylenmezse (veya yazılmazsa) belirtisiz isim tamlamasıolur: Amasya elma, Ankara yolu, ateş parça, belediye başkanı, Erciyes Dağı, gül kurusu, Marmara Denizi, Selçuk Üniversitesi, söz varlığı, su testisi gibi.
Belirtisiz isim tamlamasında tamlayan isim genel ve belirsiz olmasına rağmen tamlanana bağlılık daha kuvvetlidir. Bu bakımdan sanki iki isim bir nesnenin adı olmak için birleşik isim oluşturmuştur: çalışma masası, bulaşık makinesi, çay bardağı, dana eti, duvar saati, hesap makinesi, İngiliz anahtarı, pencere bandı, yatak örtüsü vb.
Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayanla tamlanan arasına başka kelimeler girmez: bahar tazeliği, çilek reçeli gibi. Bu sebeple millî eğitim eski müdürü, Malatya eski valisi, devlet eski bakanı, makine yüksek mühendisi gibi tamlamalar yanlıştır. Sıfat, tamlamanın başında yer almalıdır: eski millî eğitim müdürü, eski Malatya valisi, eski devlet bakanı, yüksek makine mühendisi gibi. İsim tamlaması belirtili olursa araya başka kelimeler girebilir: motorların saatlerdir süren sinir bozucu gürültü gibi.
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Kadıköy, Topkapı gibi örneklerde (galatımeşhur olarak) tamlanan eki atılarak dil yanlışı yapılmıştır. Son zamanlarda bu yanlışlığın çeşitli sebeplerle gittikçe yaygınlaştığı görülmektedir: bayan giyim, çocuk ayakkabı, kemer patlıcan, yaprak sarma, ciğer tava, tavuk döner, şiş kebap, Kumru Sokak, Lise durak, gül bahçe, Zafer çarşı gibi örnekler Türkçenin yapısına uymaz.
İkiden fazla isimle kurulan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir: çocuk kitapları sergisi, insanların dürüstlüğünün göstergesi, okulun giriş kapısı, tavşanın suyunun suyu vb. Bu tipteki tamlamalarda ilgi ekinin ikiden fazla kullanılması zincirlenme olarak da adlandırılan ahenk kusuruna sebep olur: okulun bahçesinin kapısının rengi vb.
İsim tamlaması, esasen her iki ögesi isim olan iyelik grubunun üçüncü kişisinden başka bir şey değildir: benim arabam, senin araban, onun arabası, bizim arabamız, sizin arabanız, onların arabası biçiminde kişilere göre yapılan iyelik çekiminde birinci ve ikinci kişilerde tamlayan yerine sadece kişi zamiri (ben, sen; biz, siz) kullanılırken üçüncü kişilerdeki o zamiri yerine sınırsız isim kullanılabilir. Bu durumda iyelik gruplarına isim tamlaması denebileceği gibi isim tamlamalarına da iyelik grubu demek mümkündür.
İyelik grubunu (isim tamlamasını) oluşturan unsurlardan her biri tek kelime olabileceği gibi (benim öğrencim, sözün özü) isim görevinde kelime grubu da olabilir. Tamlayan veya tamlananın birden fazla olması da mümkündür: dostluğun, arkadaşlığın güzelliği; okulun laboratuvarları, sınıfları, kantini gibi.
2. Sıfat Tamlaması
Bir ismin kendisini niteleyen veya belirten bir sıfat unsuruyla oluşturduğu kelime grubuna sıfat tamlaması denir. Bu grupta sıfat, tamlayan; isim ise tamlanan durumundadır. Sıfat olarak kullanılan kelime çekim eki almaz: büyük şair, eski konak, inatçı keçi, karlı dağlar, sıcak çorba, soğuk su, temiz toplum, üç arkadaş gibi.
Bir isme birden fazla sıfat bağlanabilir: akıllı uslu, terbiyeli, iri yapılı, çalışkan bir genç gibi.
Altın saat, demir kapı, gümüş yüzük, plastik kova, yün çorap gibi örneklerin takısız isim tamlaması değil, sıfat tamlaması olduğu unutulmamalıdır. Kırmızı kalem, kalın kumaş, ince çizgi, dürüst insan gibi sıfat tamlamalarında kırmızı, kalın, ince, dürüst kelimeleri nasıl kendilerinden sonra gelen isimlere ait bir özellik, nitelik bildiriyorlarsa yukarıdaki örneklerin de bunlardan farkı yoktur. Altın saat tamlamasını altından yapılmış saat şeklinde açabiliriz. Buradaki -mış ekinin sıfat-fiil eki olması dolayısıyla altın saat kelime grubu bir sıfat tamlamasıdır. Benzer şekilde taş yürek tamlamasını da taş gibi olan yürek, taşa benzer yürek şeklinde açabiliriz. Bu örneğimizdeki an ve r ekleri de sıfat-fiil ekleri olduğu için bu kelime grubu da açık bir şekilde sıfat tamlamasıdır.
Geniş bahçe, okumuş adam, yakacak odun, yollanacak para gibi sıfat tamlamalarında kelimelerin yeri değiştirilirse sıfatlar, yüklem yerine geçer ve böylece bir cümle ortaya çıkar: bahçe geniş (tir), adam okumuş, odun yakacak, para yollanacak.
3. Aitlik Grubu
-ki aitlik ekiyle yapılan bu grup, cümlede zamir veya sıfat görevinde bulunur: çalışkan öğrencininki, sizinki, tarihten önceki, üniversite ile çarşı arasında gidip gelen dolmuşlardaki vb.
4. Tekrar Grubu (İkilemeler)
Kuvvetlendirme, çokluk ve devamlılık işlevlerinden birini yerine getirmek üzere aynı türden iki kelimenin eksiz olarak arka arkaya getirilmesiyle yapılan kelime grubudur: bir bir (anlattı), çoluk çocuk, deli dolu, gide gide (bir söğüde dayandım), sora sora (Bağdat bulunur), yumuk yumuk (eller).
Aynen tekrarlar, aynı kelimenin arka arkaya iki kez söylenmesiyle yapılır: adım adım, azar azar, dura dura, derin derin, güle güle, göz göz, gürül gürül, hızlı hızlı, ikişer ikişer, tatlı tatlı, tıkır tıkır, yavaş yavaş vb.
Eş anlamlı tekrarlar, eş anlamlı veya yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır: açık saçık, eğri büğrü, falan filan, ipsiz sapsız, saç sakal, saçma sapan, toz toprak, yana yakıla vb.
Zıt anlamlı tekrarlar, birbirinin zıddı iki kelimenin arka arkaya getirilmesiyle yapılır: acı tatlı, alt üst, aşağı yukarı, bata çıka, büyük küçük, canlı cansız, düşe kalka, içli dışlı, irili ufaklı, iyi kötü vb.
İlaveli tekrarlar, bir kelimenin başına ilave ses veya bir hece getirilerek yapılır: adam madam, ev mev; apaçık, büsbütün, dümdüz, kapkara, mosmor, yemyeşil vb.
İlaveli tekrarlarda m, p, r, s seslerinden yararlanılır: bembeyaz, kıpkırmızı, tertemiz, koskoca vb.
Tekrar gruplarının arasına herhangi bir noktalama işareti konmayacağı unutulmamalıdır.
5. Birleşik İsim
Bazı yer adları ve ikili üçlü bütün kişi adları birleşik isim grubunu oluşturur:  Çanakkale, Sarıyer, Şereflikoçhisar, Yenişehir; Ahmet Caferoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Faruk Kadri Timurtaş, Necmettin Hacıeminoğlu, Reşat Nuri Güntekin gibi.
6. Birleşik Fiil
Bir eylemi karşılamak üzere isim veya fiile bir yardımcı fiilin getirilmesiyle yapılan kelime grubudur. Bunlar yapılışlarına göre üçe ayrılır:
a) İsme yardımcı fiil getirilerek yapılan birleşik fiiller:
bulun-, et-, eyle-, kıl-, ol-, yap- yardımcı fiilleri isimle birleşerek birleşik fiil yaparlar. Bunlardan et-, eyle-, yap-, geçişli (nesne alan) birleşik fiiller yapar: affet-, alay et-, alt et-, göz et-, hisset-, kabul et-, naklet-, reddet-, oyun et-, sabret-, şikâyet et-, şükret-, telefon et-, terk et-, zannet-, yok et-; hasta eyle-, sabreyle-, kul eyle-; namaz kıl-; gürültü yap-, spor yap-, program yap-; adam ol-, dost ol-, kör ol-, memnun ol-, pişman ol-, sağ ol-; yapmış bulun-, gelmiş bulun-.
b) Fiile yardımcı fiil getirilerek yapılan birleşik fiiller:
Fiile, (kurallı) birleşik fiil yapan bil-, dur-, gel-, gör-, kal-, koy-, yaz- fiillerinin getirilmesiyle yapılır. Bu grupta yardımcı fiiller, kendi anlamlarıyla değil, sadece yardımcı fiil işleviyle çekim unsuru olarak görev üstlenirler. bil- yeterlik; ver- tezlik; dur-, gel-, gör-, kal-, koy- sürerlik; yaz- yaklaşma ifade eder. Bu fiiller, asıl fiillere zarf-fiil eki getirilerek birleştirilirler: durabil-, gelebil-, gülebil-, satabil-, yazabil- (yeterlik); alıver-, çekiver-, soruver-, takıver- (tezlik); bakıp dur-, gidedur-, süregel-, isteyigör-, bakakal-, oturakoy- (sürerlik); düşeyaz-, öleyaz- (yaklaşma).
Bunlardan -ıp, -ip, -up, -üp’lü zarf-fiil eki sadece dur- fiiliyle birleşik fiil yapmaktadır.
c) Anlamca kaynaşmış, deyimleşmiş birleşik fiiller:
Eksiz veya çekim eki almış bir isimden sonra yardımcı fiil getirilerek yapılan birleşik fiillerdir. Bunlar anlam bakımından Türkçedeki deyimlerin bir kısmını meydana getirir: baş kaldır-, el aç-, çile çek-, diş bile-, göz ko-, gönül ver-, kol gez-, nazar değ-; başa gel-, baştan çıkar-, canını al-, deliye dön-, elden ayaktan düş-, elini eteğini çek-, kolunu kanadını kır-, yoldan çık- gibi.
7. Unvan Grubu
Kişi adıyla bir unvan veya akrabalık isminin ek almadan oluşturduğu gruptur. Unvan veya akrabalık adı kişi adından sonra gelir: Hüseyin Çavuş, Mehmet Efendi, Oğuz Kağan, Muharrem Bey, Sevim Hanım; Ayşe nine, Fahriye abla, Kenan amca, Meral teyze, Zeki dede gibi.
Unvan veya akrabalık ismi başa getirilirse birleşik isim olur: Dede Korkut, Genç Osman, Albay Yetkin, Molla Kasım gibi.
8. Edat Grubu
Bir ismin kendisinden sonra gelen çekim edatıyla oluşturduğu kelime grubudur. İsim unsuru tek kelime olabileceği gibi isim görevinde bir kelime grubu da olabilir: bana göre, bir hafta kalmak üzere, bizim için, çalıp oynamaktan başka, dönemin sonuna doğru, rektörlükten bildirildiğine göre, saman altından su yürüten biri gibi, senin güzel hatırın için, testereyle gibi.
9. Ünlem Grubu
Bir seslenme edatıyla ismin ek almadan oluşturduğu kelime grubudur: ay oğul, be kardeşim, ey Türk gençliği, ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker, ey millet, ey yiğit, ya Ali vb. Örneklerde görüldüğü gibi edat önce, isim veya isim görevindeki kelime grubu sonra gelir.
10. Bağlama Grubu
Sıralama işlevindeki ve, ile, ila (-den ......-e kadar) edatlarıyla kurulan kelime grubudur: güzel ve çirkin, Mai ve Siyah, sen ve ben; doğruyla yanlış, Tahir ile Zühre, teyzesinin kızıyla yeğeni, yerle gök, seksen ila doksan vb.
11. Sayı Grubu
Türkçede sayılar üç, beş, elli, yüz, bin, milyon, milyar örneklerindeki gibi tek kelimeyle; beş yüz, yetmiş bin, on milyar örneklerindeki gibi sıfat tamlamasıyla ve on sekiz, yirmi dört, sekiz yüz on dokuz, on beş milyar dört yüz elli iki milyon yedi yüz otuz iki örneklerindeki gibi sayı grubuyla karşılanırlar. Demek ki sayı grubu, tek kelimelik sayıların 10dan sonrakilerinin ve sıfat tamlaması biçimindeki sayıların ara yerlerindeki sayılardır. Grubu oluşturan sayılar eksiz olarak arka arkaya sıralanırken büyük sayı önce, küçük sayı sonra gelir.
12. Fiil Grupları
Fiilden türetilen fakat çekime girmeyerek sadece olumsuzu yapılabilen fiil isimleri, sıfat-fiiller ve zarf-fiillerle kurulan kelime gruplarıdır:
a) Fiil ismi grubu:
Fiillerden -ºş; -ma, -me; -mak, -mek ekleriyle türetilen isimlerin kendilerinden önce gelen unsurlarla birlikte oluşturdukları kelime grubudur. Mastar ekleri, fiillerin isimlerini yaparlar. -mak, -mek’li fiil isimleri hareket isimleri yaptığı için kullanıma daha elverişlidir: alış veriş yapmak, pazara gitmek, resim yapmak, yemek yemek, toplantıya katılmak, sinirlerini bozmak, gece gündüz çalışmak, kolu kırılmak, öğrencileri evlerinden okula götürmek; Ankaraya yürüyüş, sıkışık trafikte köprüden geçiş, on beş yıl görev yaptığı okulundan ayrılış; ileri görüşlü olma, etkili ve güzel konuşma, günde sekiz saat çalışma.
b) Sıfat-fiil grubu:
Sıfat-fiilin kendisine bağlı unsurlarla oluşturduğu kelime grubudur. Bu grupta da sıfat-fiil sonda bulunur. Bu grup genellikle sıfat görevindedir: annesine hiç çekmeyen (kız), havadan gelen (para), temiz havada yürüyüş yapan (adam), günlerdir uğraşarak yazdığım (makale), yıkandıktan sonra ütülenecek (çamaşırlar), modası geçmiş (laflar), kör olası (hayvan).
c) Zarf-fiil grubu:
Fiillerden zarf-fiil ekleriyle türetilen kelimelerin kendilerinden önceki unsurlarla bir araya gelerek oluşturduğu grubudur. Bunlar cümlede her zaman zarf görevinde bulunur: sabahtan akşama kadar sağda solda konuşup, kaldığını sandığı dersten geçtiğini öğrenince, sınıfın ortasında birden ağlamaya başlayınca, bugüne kadar kimseye eyvallah etmeden, bütün günahları için tövbe ederek, söylene söylene gibi.
13. Kısaltma Grupları
Kelime gruplarıyla cümlelerin kısalıp yıpranması veya kalıplaşmasıyla ortaya çıkan gruplardır: baş başa, baş üstüne, eller yukarı (kalksın), günaydın (olsun), güle güle (gidiniz), o gün bugün, omuz omuza, yan yana, yüz yüze gibi. Bu grupların herhangi bir kuralı olmamakla birlikte genellikle iki isim unsurundan oluşur:
a) İsnat grubu:
Biri diğerine isnat edilen iki isim unsuru isnat grubunu meydana getirir: alnı açık, ayak yalın, baş açık, başı boş, canı tez, gözü açık, karnı tok, sırtı pek, saçı uzun
b) Belirtme grubu:
Belirtme hâli ekini alan bir isim unsurunun kendisinden sonra gelen bir başka isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubudur: iyiliği takdir, kitabı ithaf, memuru teftiş gibi.
c) Yaklaşma grubu:
Yaklaşma hâli ekini alan bir isim unsurunun kendisinden sonra gelen yalın bir isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubudur: ana babasına düşkün, ayağına çabuk, başa bela, başına buyruk, cana yakın, dile kolay, sözüne sadık gibi.
ç) Bulunma grubu:
Bulunma hâli ekini alan bir isim unsurunun kendisinden sonra gelen başka bir isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubudur: ayda bir, dam üstünde saksağan, elde bir, işinde uzman, solda sıfır, tarihte bugün, yükte hafif, yüzde elli gibi.
d) Ayrılma grubu:
Ayrılma hâli ekini alan bir isim unsurunun kendisinden sonra gelen bir isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubudur: anadan doğma, candan arkadaş, gönülden ırak, kafadan kontak, kıldan ince, kılıçtan keskin, kulaktan dolma, sonradan görme
e) İlgi grubu:
İlgi hâli ekiyle birbirine bağlanan iki isim unsurunun oluşturduğu kelime grubudur. İyelik grubundan farklı olarak tamlanan ismin iyelik eki düşmüştür: benim ev, bizim oğlan, sizin hoca, teyzemgilin büyük bahçe gibi.
f) Vasıta grubu:
Vasıta eki (-la, -le) alan bir ismin başka bir isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubudur. Bu grup sıfat-fiil veya zarf-fiil grubundan kısalmıştır: babasıyla dargın, çiçeklerle süslü (araba), çuvalla para, sizinle arkadaş (olan) (gençler) gibi.

Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir hareketi, bir olayı, okuyan veya dinleyende herhangi bir soruya meydan vermeyecek şekilde tam olarak anlatmaya yarayan kelime veya kelime dizisine cümle denir.
Cümle kurmak için en azından çekimli bir fiil şarttır. Cümle; yargı, zaman ve kişi kavramını birlikte taşıyan çalışıyorum veya görevliyiz örneklerine benzer biçimde bir kelimeden oluşabileceği gibi birden çok yargı veya temel yargıya bağlı birçok yan yargılardan da oluşabilir.

CÜMLE
CÜMLENİN ÖGELERİ
Cümlede birbirinden tamamen farklı görevler üstlenen kelime ve kelime grupları cümlenin ögelerini, bölümlerini oluşturur. Çekim ekleriyle birbirlerine bağlanarak cümleyi oluşturan bu ögelerden yüklem ve özne asıl ögeler; nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleçleri yardımcı ögelerdir.
1. Yüklem
Cümlenin üzerine kurulduğu temel ögedir. Cümlenin ağırlığını, yükünü üzerine alan, taşıyan, yüklenen ögedir. Diğer ögeler yüklemin tamamlayıcısı ve destekleyicisi durumundadır.
Yüklem, çekimli bir fiil veya kendisine ek-fiilin bağlandığı isim soyundan bir kelime olur: öğreniyordum, çalışmışsınız, bilesin; çocuktur, tembel değildi, okuldayız gibi. İsimlerden kurulmuş yüklemler değil edatıyla olumsuz yapılır. Bu tarz cümlelerin yüklemi, değille oluşturulan kelime veya kelime grubudur:
Aradığımız kitaplar bunlar değilmiş.
Türkçede asıl unsurun sonda bulunması ilkesine göre yüklem cümlenin sonunda bulunur. Ancak günlük konuşmalarda, şiir dilinde ve atasözlerinde yüklemin yeri değişebilir:
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
(Mehmet Akif Ersoy)
Sakla samanı, gelir zamanı.
Yoruluyorum bir haftadır bu işte.
Yüklem tek kelime olabileceği gibi kelime grubu da olabilir. Birden fazla kelimeden oluşan yüklemlere yüklem grubu da denir:
Karlı dağlar atalarımın yurdudur. (isim tamlaması)
Bu, bir hafta önce kaybolan pırlanta yüzüktü. (sıfat tamlaması)
Eşyanızı buraya bırakabilirsiniz. (birleşik fiil)
Ülkeler fethetmiş komutan gibisin. (edat grubu)
Kırk sekizin yarısı yirmi dörttür. (sayı grubu)

Bir cümlede yüklem dışındaki ögeler birden fazla olabilir. Ancak bir cümlede bir yüklem bulunur. Söz dizimindeki yüklem sayısı, cümle sayısını gösterir:
Bugünkü iş bitmiş, yemek yenmiş, ocak başında sohbet başlamıştı.(üç cümle)
Tamburu eline alır, etrafa göz atar, coşar, çaldıkça çalardı. (dört cümle)
Cümlelerde, anlaşılmaları için açık ipucu, belirtiler bulunması durumunda yüklemler düşürülebilir. Böyle yüklemsiz cümlelere kesik cümle denir:
Sınav kâğıdını kim teslim etmedi?
Selma. (teslim etmedi)
2. Özne
Yüklemin gösterdiği işi, oluşu, hareketi, durumu üzerine alan, fiilden ayrılmayan ögedir. Cümlede yapanı veya olanı yalın hâlde karşılayan özne, (çokluk ve iyelik eki dışında) çekim eki almadan fiile bağlanır:
Çocuklar, sabahtan beri parkta oynuyorlar.
Çocuk bakıcısı, işini çok seviyordu.
Göktuğ, siparişleri tam vaktinde getirdi.
Kelime ve kelime grupları cümlede özne görevinde bulunabilir:
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. (fiil ismi)
Gülay abla, bugün yorgun görünüyordu. (unvan grubu)
Ömrünün en güzel çağları bu verimsiz topraklarda geçti. (isim tamlaması)
Dinamitle balık avlayanlar pişmandı. (sıfat-fiil grubu)
Cümlede aynı yükleme bağlanmış birden fazla özne olabilir:
Kitabı, defteri, kalemi, hiçbir şeyi yoktu.
Öznesinin kelime veya kelime grubu olarak açıkça söylenmediği cümlelerin bu ögesi yüklemdeki kişi ekinden anlaşılır. Kişi ekinin gösterdiği zamir, cümlenin öznesidir. Böyle öznelere gizli özne de denir. Bu tip öznelerde anlam bakımından değil, biçim bakımından bir gizlilik söz konusudur:
“Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı,
Avlasam çöllerde saz ile seni.”
                (Âşık Veysel Şatıroğlu)
(Ben) Bütün bir yaz gelmeni bekledim.
(Sen) Sözünü vaktinde yerine getirmezsin.
(Biz) Kusurumuz ne kadar çoksa o kadar kusur ararız.
(Siz) Bugünleri çok arayacaksınız.
Edilgen çatılı fiillerde özne açıkça belli değildir. Böyle cümlelerde özne gibi görünen unsurlar işi yapan değil, yapılan işten etkilenen nesnelerdir:
Çamaşırlar yıkandı.
Yanlış yere park edilen arabalar çekildi.
Sorular görüldü.
Gereklilik kipinin teklik 3. kişisi bazı kullanımlarda özne almaz:
Şimdi eve gitmeli, bir yorgunluk kahvesi içmeli, okumaya başlamalı.
Hitap unsurları (ünlemler), yükleme bağlanmadıkları için özne değil cümle dışı unsur olurlar:
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın”
                                       (Mehmet Akif Ersoy)
Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın.”
                                 (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Hocam, bu konuyu anlatmadınız.
Cümlede özneyi bulmak için yüklem -an / -en’li sıfat-fiil hâline getirilerek kim, ne sorusu sorulur:
Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha ziyade ayak patırtısı ederler.
                                      (Cenap Şahabettin)
(ayak patırtısı eden kimler? - yerinde sayanlar)
Yolun kenarında kırmızı bir araba duruyordu. (duran ne? - kırmızı bir araba)
Özne - Yüklem Uygunluğu
Türkçede cümle, yüklem ve özne üzerine kurulduğu için bu iki öge arasında teklik-çokluk (sayı) ve kişi bakımından uygunluk vardır. Ancak aşağıda sıraladığımız bazı özel durumlarda bu uygunluğun olmadığı görülür:
a) Teklik-çokluk uygunluğu:
Türkçede genellikle özne ve yüklem arasında sayı bakımından bir uygunluk vardır. Kişi ve kişi zamirleri özne olduğu zaman özne teklikse yüklem de teklik; özne çokluksa yüklem de çokluk olur:
Görevli, biraz önce geldi.
Bu hafta öğrenciler sınava hazırlanıyorlar.
Biz üzerimize düşeni yapacağız.
Aşağıda sıralanan bazı özel durumlarda özne ile yüklem arasında teklik-çokluk bakımından bir uygunluk aranmaz:
- Bitki, hayvan, cansız varlık ve kavram isimleri (soyut isimler) çokluk eki alarak cümlede özne olursa bunlar, teklik yükleme bağlanır:
Ağaçlar çiçek açtı.
Bülbüller ötüyor.
Leylekler göç ediyor.
Şehirler de insanlar gibi değişiyor.
Kitaplar, insanın ufkunu genişletir.
Yıllar su gibi akıp gidiyor.
Kötülükler unutulmalıdır.
Bu sıkıntılar bitecek.
Yukarıda örneklenen özneler kişileştirilirse özneyle yüklem teklik-çokluk bakımından uygunluk gösterir:
Bülbüller ağıt yakmaya başladılar.
Sokaklar benim gibi yalnız kaldılar.
- Organ adları çokluk eki alarak özne olursa teklik yükleme bağlanır:
Kulaklarınız iyi işitmiyor galiba?
Ellerim dondu.
Dizlerim ağrıyor.
Gözlerim görmez oldu.
- Özne görevindeki teklik ve çokluk topluluk isimleri teklik yükleme bağlanır:
Meclis tatile girdi.
Sürü, çobanın insafına kaldı.
Ordular, savaşa hazırdı.
- Özne görevindeki hareket isimleri teklik yükleme bağlanır:
Koridorda koşuşmalar, gidip gelmeler başladı.
b) Kişi uygunluğu:
- Özneyle yüklem arasında kişi bakımından bir uygunluk bulunur. Özne hangi kişi ise yüklem o kişiyi gösteren kişi ekini alır:
Siz öğrenmek için gayret ediyorsunuz.
- Öznenin değişik kişilerden oluşması durumunda özneyle yüklem arasındaki kişi uygunluğuna dikkat edilmelidir. Bir çözüm olarak şu söylenebilir: Birden fazla kişiden oluşan özneyi hangi kişi zamiri karşılıyorsa yüklem bu kişiyi gösteren kişi ekini almalıdır:
Sen, ben ve o (yani biz) bu sınavı kolayca kazanırız.
Sen ve o (yani siz) çalışmıyorsunuz.
Ben ve o (yani biz) saat üçe kadar ders çalıştık.
Şengül ve ben (yani biz) sergiye gitmedik.
“Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız
Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız.”
(Necip Fazıl Kısakürek)
- Alçak gönüllülük göstermek, böbürlenmek, nezaket ve saygı göstermek gibi bazı sebeplerle özne bir kişi olduğu hâlde çokluk olarak kullanılır ve buna bağlı olarak da yüklem çokluk olur:
Araştırmamızı bu noktada derinleştirelim. (alçak gönüllük)
Biz her işin üstesinden geliriz. (böbürlenme)
İnternet bağlantısını siz mi kuracaksınız? (nezaket)
Sayın Valimiz, şirketimizi ziyaret ettiler. (saygı)
3. Nesne
Nesne, cümlede yüklemin bildirdiği, öznenin yaptığı işten etkilenen ögedir. Geçişli fiiller, nesneye yönelerek onu etkilediği için nesne, sadece yüklemi geçişli fiil olan cümlelerde bulunur.
Nesne, yükleme belirtme hâli ekiyle (-ı, -i, -u, -ü) bağlanır. Cümlede belirtme hâli ekini alan kelime veya kelime grubu sadece nesne görevinde bulunabilir. Belirtme hâli ekini alan nesneler belirtili nesnedir. Nesneler bazen belirtme hâli ekini almadan da yükleme bağlanabilir. Belirtme hâli ekini almayan nesnelere belirtisiz nesne denir. Belirtili nesneyi bulmak için yükleme kimi, neyi soruları sorulur:
Gülleri, çekerek büyütemezsiniz. (Neyi büyütemezsiniz? - gülleri)
Cesaret, insanı zafere; korkaklık ölüme götürür.
                                                      (Seneca)
(Kimi götürür? - insanı)
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğunu eksik etmesin.
(Neyi eksik etmesin? - pamuğunu)
Belirtisiz nesneyi bulmak için yükleme ne sorusu sorulur:
Kütüphaneden ödünç kitap almaya gittiler.
(Ne almaya gittiler? - ödünç kitap)
Bir cümlede birden fazla nesnenin olması durumunda nesneler, belirtili veya belirtisiz aynı cinsten olmalıdır:
Bahçıvan Mehmet, bahçedeki gülleri, karanfilleri, lâleleri bir bir sulardı.
4. Dolaylı Tümleç
Dolaylı tümleç, yüklemi yaklaşma, bulunma, ayrılma bildirerek tamlayan ögedir. Dolaylı tümleç fiilin yerini ve yönünü gösterdiği için bu ögeye yer tamlayıcısı da denir.
Dolaylı tümleç yaklaşma hâli (-a, -e), bulunma hâli (-da, -de; -ta, -te) ve ayrılma hâli (-dan, -den; -tan, -ten) ekleriyle yükleme bağlanan kelime veya kelime grubudur. İsim veya isim soylu bir kelime ya da kelime grubunun dolaylı tümleç olabilmesi için bu hâl eklerinden birini alması şarttır.
Dolaylı tümleci bulmak için yükleme kime, kimde, kimden; neye, nereye, nerede, nereden sorularından uygun olanı sorulur:
Güneş girmeyen eve doktor girer.
İşten yorgun argın çıkmış, evine gidiyordu.
“Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık.”
                                  (Mehmet Akif Ersoy)
Düz ovadan sarpa çekme yolunu
Ver mektebe okutsunlar oğlunu
Doğru at adımın sakın kolunu
Zehirli akrebe, yılana ne deñ.” (deñ: dersin)
                            (Âşık Veysel Şatıroğlu)
“Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda, pazarda seyran beğenmez.”
                                       (Seyrânî)
“Bayramlarda, düğünlerde
Toplantıda, yığınlarda
Sıkılınca dar günlerde
Türküz türkü çağırırız.”
        (Âşık Veysel Şatıroğlu)
Akacak kan damarda durmaz.
İşten artmaz, dişten artar.
Yaklaşma, bulunma ve ayrılma hâli ekini alan zaman, hâl ve miktar zarflarının dolaylı tümleç değil, zarf tümleci olduğu unutulmamalıdır:
Sabahtan uğradım ben bir güzele.”
                                   (Karacaoğlan)
Perdeler birbiri ardınca birden kapandı.
Sahilde tek başına dolaşıyordu.
Eylülde gel.
5. Zarf Tümleçleri
Yüklemi yer, yön, zaman, durum, miktar, vasıta, şart, soru bakımından tamamlayan zarflar, cümlede zarf tümleci olur:
Bugün bana ise yarın sana.
Ne öğretirseniz öğretiniz ama doğru ve güzel öğretiniz.
Bugünlerde haberleri dinlemekten çok sıkılıyorum.
Bu çocuk annesinden izin almadan dışarı çıkıyor.
Ev sahibiyle aranız nasıl açıldı?
Akıl, insanın külahında bir çividir. Ara sıra yumruk yemeden kafanın içine girmez.
Zarflar çekim eki almadan fiile doğrudan doğruya bağlanırlar. Vasıta, eşitlik ve yön gösterme eki alan zarflarda bu ekler, hâl eki göreviyle değil; zarf-fiil göreviyle kullanılan eklerdir:
Kapıyı vurdum ve içeri girdim.
İnsan eğitimle doğmaz ama eğitimle yaşar.
“İnsan, âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”
                                   (Yahya Kemal Beyatlı)
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.”  
                                  (Yahya Kemal Beyatlı)
Zarf tümleçlerini bulmak için yükleme ne zaman, nasıl, ne şekilde, ne gibi, neyle, kiminle, niçin, ne kadar, hangi yöne gibi sorular sorulur:
Biraz geç kaldınız. (Ne kadar geç kaldınız?)
Sabaha doğru, saat üçte geldi. (Ne zaman geldi?)
Sora sora Bağdat bulunur. (Bağdat nasıl bulunur?)
Babasının dönüşünü tam iki ay, sabırsızlıkla bekledi.(Ne kadar, nasıl?)
Kimseyi üzmek istemediği için sesini çıkarmıyor. (Niçin?)
Maçı sayıyla kazandı. (Nasıl, neyle?)
Edat grupları cümlede zarf göreviyle kullanıldığı için bunların edat tümleci olarak değil zarf tümleci olarak gösterilmesi uygundur.
Cümle Dışı Unsurlar
Cümlenin kuruluşuna katılmayan ve dolaylı olarak cümlenin anlamına yardımcı olan edatlar (bağlama edatları, ünlem edatları, hitaplar, ara sözler) cümle dışı unsurlardır. Cümlenin ögeleri bulunurken bunlar dikkate alınmaz:
Mehmet, son günlerde sorumluluklarını ihmal ediyorsun.
Evet, şimdi seni de dinleyelim.
Eyvah! Ne yer ne yâr kaldı.”(Abdülhak Hâmit Tarhan)
Şimdi, efendiler -müsaade buyurursanız- size bir sual sorayım. (Atatürk)


CÜMLE ÇEŞİTLERİ
Cümleler yükleminin yerine, türüne, anlamına ve yapısına göre çeşitlere ayrılırlar:
1. YÜKLEMİNİN YERİNE GÖRE CÜMLELER
Yüklemin cümledeki yerine göre iki çeşit cümle vardır:

a) Kurallı Cümle
Türkçede asıl unsurlar sonra, yardımcı unsurlar önce geldiği için cümlenin en önemli ve asıl ögesi olan yüklem genellikle cümlenin sonunda yer alır. Yüklemi sonda olan cümle, kurallı cümledir. Cümlede özellikle belirtilmek istenen unsurlar yükleme yaklaştırılır:
Kayıhan, / bu akşam / pencerenin önünde / oturuyordu.
Kayıhan, / pencerenin önünde / bu akşam / oturuyordu.
Bu akşam / pencerenin önünde / Kayıhan / oturuyordu.
b) Devrik Cümle
Yüklemi sonda olmayan cümle, devrik cümledir. Devrik cümlelere şiir dilinde daha çok rastlanır. Günlük konuşmalarda, atasözlerinde ve deyimlerde de zaman zaman devrik cümleler görülür. Cümlede yüklemin dışındaki ögelerin yer değiştirmesi durumunda cümlenin kurallılığı bozulmaz. Ancak yüklemin yeri değişirse cümle devrik olur:
“Bir kökte uzamış sarmaşık gibi
Dökülmüş gerdana saçların güzel.”
                    (Âşık Veysel Şatıroğlu)
“Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.”
                 (Cahit Sıtkı Tarancı)
Sensiz kaldım bu yerde.
Gülme komşuna, gelir başına.
Çocuktan al haberi.


2. YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
Cümleler yükleminin türüne göre fiil cümleleri ve isim cümleleri olmak üzere ikiye ayrılır:

a) Fiil Cümlesi
Yüklemi çekimli bir fiil veya fiil grubu olan cümle, yükleminin türüne göre fiil cümlesidir. Her türlü hareket, iş, oluş fiil cümleleriyle karşılandığı için fiil cümleleri isim cümlelerine göre daha çok kullanılır.
Yükleminin geçişli fiil olması durumunda, fiil cümlelerinde cümlenin bütün ögeleri bulunabilir. Fiil geçişsiz olursa cümlenin nesnesi olmayacaktır:
“İstanbulu dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor,
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda.”
                   (Orhan Veli Kanık)
Başlarını göklere çarpmaktan, genellikle cüceler korkar.
                                                               (Cenap Şahabettin)
Allah size bir yüz vermiş, bir tane de siz eklemeyin.
                                                               (Shakespeare)
b) İsim Cümlesi
Yüklemi ek-fiille çekimlenmiş bir isim veya isim grubu olan cümleler ve yüklemi isim unsuru + değil + ek-fiil + kişi ekinden oluşan cümleler, yükleminin türüne göre isim cümlesidir.
İsim cümleleri, genellikle özne ve yüklemden oluşur.
“Ormanlar koynunda bir serin dere
Dikenler içinde sarı gül vardır.”
                  (Rıza Tevfik Bölükbaşı)
“Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin.
Benim doğduğum köyler de güzeldi.”
                                     (Cahit Külebi)
Ölmek değildir, ömrümüzün en feci işi
Müşkül budur, ölmeden evvel ölür kişi”
                            (Yahya Kemal Beyatlı)
Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.
İsim cümlelerinin olumsuzunu yapmak için değil ve yok kelimeleri kullanılır:
Düşüncelerini söylemekten korkan ben değilim.
Ağzı var, dili yok.

3. ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER

Anlamına göre üç çeşit cümle vardır:
a) Olumlu Cümle
Yargının gerçekleştiğini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi varlık, olma veya bulunma bildirir:
Kurt kocayınca, köpeğin maskarası olur.
                                             (Atasözü)
Gerçek belirince yalan ortadan kalkar.
                                             (Atatürk)
Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.
                                            (Seneca)
Beklediğimiz haber, nihayet geldi.
Yapısı bakımından olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından olumludur. Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu yapar:
Nasıl cevap vereceğini bilmiyor değildi. (=biliyordu)
Allahtan korkmayan yoktur. (=herkes korkar)
Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam kazanabilir:
Siparişlerinizi getirmez olur muyum? (=getiririm)
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan değil midir?
b) Olumsuz Cümle
Yargının gerçekleşmediğini, yapılmadığını bildiren cümleler, anlam bakımından olumsuzdur.
Fiilden fiil yapan -ma-, -me- olumsuzluk eki, değil edatı ve yok kelimesi cümleleri olumsuz yapan unsurlardır:
Bundan sonra kimseyi kandırmayacak.
Cebimde beş kuruş para yok.

“Bu güler yüzlü adam ben değilim.”
                          (Cahit Sıtkı Tarancı)
Yapı bakımından olumlu olan bazı cümleler soru ekiyle olumsuz bir anlam kazanabilir:
Matematik sınavından 95 almak kolay mı? (Kolay değil.)
Babamın yanında hiç sigara içebilir miyim? (İçemem.)
ne......ne bağlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur. Cümlede bu unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır:
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan, bir günahı
Seni beklediğim kadar.”
 (Necip Fazıl Kısakürek)
Ne sevenim var ne soranım var.
Kendisinden sonra mi soru eki gelen değil edatı, olumlu veya olumsuz isim ve fiil cümlelerinde yüklemden sonra gelerek, cümleye pekiştirici ve onaylatıcı bir anlam katar. Eklendiği yüklemi olumlu veya olumsuz yönde etkilemez:
Usta bir kalemden çıkmış güzel bir şiir, değil mi?
Size ressam olduğundan hiç bahsetmedim değil mi?
Bu duvar nasıl olsa boyanacak değil mi?
Olcayı şımarık bulmuyorsunuz değil mi?
c) Soru Cümlesi
Herhangi bir şeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru cümleleridir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru kelimeleriyle de soru cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir:
Doktor içeride mi?
Hangi konuyu anlamadınız?
Niçin bu kadar geç kaldınız?
Yeni sınav yönetmeliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üniversitemizi nasıl buldunuz?
Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar:
Aybars dün arabasıyla geldi?
Aybars dün arabasıyla geldi?
Aybars dün arabasıyla geldi?
Aybars dün arabasıyla geldi mi?

4. YAPILARINA GÖRE CÜMLELER

Yapılarına göre basit, birleşik, bağlı ve sıralı olmak üzere dört çeşit cümle vardır:
a) Basit Cümle
Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır. Yüklem dışındaki diğer ögelerin sayısı önemli değildir. Basit cümleler hem isim hem fiil cümlesi olabilir. Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır:
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Yapısında fiil ismi, sıfat-fiil, zarf-fiil veya bu tür kelimelerden yapılmış kelime grupları bulunan cümlelerde bu unsurlar bağımsız yargı bildirmedikleri için, böyle cümleler de yapı bakımından basit cümle sayılırlar:
Bu kadar yolu yaya gitmek zor olabilir.
Gülü seven dikenine katlanır.
Ayaklarını sürüyerek yerine geçti.
b) Birleşik Cümle
İçinde birden fazla yargının bulunduğu cümleler, birleşik cümledir. Bu yapıdaki cümlelerde esas yargıyı üzerinde bulunduran bir temel cümle ve bu temel cümleyi çeşitli yönlerden tamamlayan yan cümleler bulunur.
Türkçede şartlı birleşik cümle, ki’li birleşik cümle ve iç içe birleşik cümle olmak üzere üç çeşit birleşik cümle vardır:
Şartlı birleşik cümle:
İçinde şart kipi bulunan cümledir. Şart kipi, diğer fiil çekimlerinden farklı olarak bitmiş bir hareket göstermez, bir yargı ifade etmez. Bu sebeple şart kipiyle bağımsız bir cümle yapılamaz.
Bu yapıdaki cümlede şart kipini taşıyan yardımcı cümle önce, temel cümle sonra gelir. Şart cümlesi temel cümleyi genellikle şart, zaman, sebep, benzetme gibi anlamlarla tamamlar ve temel cümlenin zarfı olur:
Derslerine düzenli çalışırsan sınıfını kolay geçersin.
Pazar günü hava güzel olursa gezmeye gideceğiz.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.”
                                       (Yahya Kemal Beyatlı)
Kili birleşik cümle:
Farsçadan dilimize giren ki bağlama edatıyla yapılan birleşik cümledir. Ki edatı, çekimli bir fiilden sonra gelince bağlama edatı olur. Bu cümlelerde ki edatına kadar olan kısım asıl unsur, ki edatından sonraki unsur yardımcı unsurdur. Bu sıralanış Türkçeye aykırıdır. Ki edatı çıkarılınca cümle Türkçedeki sıralanışa uyar:
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuğunu duydum.)
Öyle insanlar vardır ki yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk duyarlar. (Yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk duyan insanlar vardır.)
Kiden önceki unsurun isim olması hâlinde ki, yardımcı cümleyi asıl cümleye bağlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna bağlar:
Limon ki bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetişir. (Limon bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetişir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kışın yetişir.)
İç içe birleşik cümle:
Bir cümlenin herhangi bir görevle başka bir cümlede yer almasıyla meydana gelen birleşik cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya diğer unsurlardan birinin parçası olur:
Edebiyatçı “içinizde Han Duvarlarını okuyan var mı?” dedi.
Hayır, o değil, şu uzun boylu adam, dedi.
c) Bağlı Cümle
Birden fazla cümlenin fakat, ama, ancak, lakin, ve, veya gibi edatlarla bir özneye bağlanarak oluşturduğu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler arasındaki ilgi, bağlama edatlarıyla kurulmakta ve pekiştirilmektedir:
Konuşmayı erken öğrendim ama susmayı öğrenmem için yaşlanmam gerekti.
“Ölmek kaderde var, bize üzüntü vermiyor
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.”
                                 (Yahya Kemal Beyatlı)
ç) Sıralı Cümle
Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrılır:
Alacağını tahsil etmek için önce telefon etmiş, sonra biriyle haber yollamış, olmayınca kendisi gitmek zorunda kalmıştı. Bu sıralı cümlede yargı taşıyan telefon etmiş, haber yollamış, zorunda kalmış yüklemlerini birbirine bağlayan -tı, kip ekidir. Sıralı cümlede önceki yargılarda bu ek tekrarlanmayıp son yargıya doğru bir bağımlılık sağlanır. Böylelikle cümlenin bitmediği de hatırlatılmış olur.
Aradaki ilginin ortak cümle ögeleriyle sağlandığı sıralı cümle bağımlı sıralı cümle, ilginin sadece anlam yönüyle kurulduğu cümle bağımsız sıralı cümledir:
Çetin, kantinde bizi bekliyormuş, hemen yanımıza geldi, kolumuzdan tutup masasına götürdü. (Özne, ortaktır.)

CÜMLE ÇÖZÜMLEMELERİ
Cümlenin kuruluşunda yer alan kelime ve kelime gruplarını, cümleyi oluşturan ögeleri ve bunların özelliklerini bilmek, kurallı ve doğru cümle kurma becerisini geliştirmeye yardımcı olacaktır.

Aşağıdaki örnekleri incelerken kelime ve kelime grupları arasında ilginin nasıl kurulduğuna, asıl ve yardımcı unsurların sırasına dikkat ediniz.

1. Bileğin gücü, yürekten gelir.
gelir: yüklem
bileğin gücü: özne
yürekten: dolaylı tümleç (yer tamlayıcısı)
Yükleminin yeri bakımından kurallı, anlamına göre olumlu, yapısına göre basit cümle; yükleminin türüne göre fiil cümlesidir.

2. Kabukta dolaşan böcek, meyvenin tadını alamaz.
alamaz: yüklem
kabukta dolaşan böcek: özne
meyvenin tadını: belirtili nesne
Cümle yükleminin yeri bakımından kurallı, anlamına göre olumsuz, yapısına göre basit cümle; yükleminin türüne göre fiil cümlesidir.

3. Timsahın ağzını düşünen, kıymetli inciye kavuşamaz.
                                                 (Sâdi)
kavuşamaz: yüklem
timsahın ağzını düşünen: özne
kıymetli inciye: dolaylı tümleç
Bu cümle yükleminin yeri bakımından kurallı, anlamına göre olumsuz, yapısına göre basit cümle; yükleminin türüne göre fiil cümlesidir.

4. Suçlar insanların yüzünde görünseydi, aynalar satılmazdı.
                                              (P. Ustinov)
satılmazdı: yüklem
aynalar: belirtisiz nesne
suçlar insanların yüzünde görünseydi: asıl cümlenin zarf tümleci görevindeki bu yan cümlenin ögeleri de şunlardır: görünseydi yüklem, suçlar özne, insanların yüzünde dolaylı tümleç.
Bu cümle yükleminin yeri bakımından kurallı, anlamına göre olumsuz, yapısına göre şartlı birleşik cümle; yükleminin türüne göre fiil cümlesidir.

5. Gençler grup hâlinde, yetişkinler ikişer ikişer, ihtiyarlar yalnız yürürler.
Burada üç tane cümle vardır.
yürürler: (ortak) yüklem
gençler, yetişkinler, ihtiyarlar: Her biri ayrı ayrı öznedir.
grup hâlinde, ikişer ikişer, yalnız: ayrı ayrı, zarf tümleçleridir.
Yükleminin yeri bakımından kurallı, anlamına göre olumlu, yapısına göre bağımlı sıralı cümle; yükleminin türüne göre fiil cümlesidir.


Cümle Kurarken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
1. Cümlenin özünü oluşturan yüklem, söylenmek isteneni doğru ve eksiksiz biçimde ifade eden kelime (veya kelime grubu) olmalı ve yerinde kullanılmalıdır.

2. Özneyle yüklemin uyumuna dikkat edilmelidir.
3. Cümlenin ögeleri ve yan cümleler arasındaki ilgi doğru eklerle (veya kelimelerle) dilin yapısına uygun olarak kurulmalıdır.
4. Cümlede yapı ve anlam bozukluğu olmamasına özen gösterilmelidir.

5. Cümlede düşüncenin genişliğine göre kim, ne, ne zaman, nasıl, nerede, nereye gibi soruların cevapları (en azından cümlenin doğru anlaşılmasına yetecek kadar) yer almalıdır.
6. Cümlenin sağlam bir cümlenin niteliklerini (mantık ve bilgi bakımından doğruluk, dil bilgisi bakımından doğruluk, açıklık, duruluk, yalınlık, akıcılık) taşıyıp taşımadığı kontrol edilmelidir.
7.  Yazım kurallarına uyulmalı, noktalama işaretleri yerli yerinde kullanılmalıdır.
8. Söylenmek isteneni tam olarak ifade edecek kelimelerin seçilmesine özen gösterilmelidir. Cümlede mümkün olduğu kadar genel anlamlı kelimeler yerine özel anlamlı kelimeler tercih edilmelidir.
9. Cümlede özellikle vurgulanmak istenen kelime veya kelime grubunun yükleme yakın olarak kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.
10. Cümlede zarf olarak kullanılması gereken kelimelerin yanlış yerde kullanılmamasına dikkat edilmelidir.
11.Cümlede söylenmek istenenler okuyanın veya dinleyenin anlayışına göre değişecek şekilde değil, herkesin cümleden aynı anlamı çıkaracağı biçimde düzenlenmelidir.


2013-2024 © Türk Dili - Doç. Dr. Ahmet KAYASANDIK
Facebook'ta paylaş
İçeriğe dön