Sohbet-Dünya Çalışanların - ...:: TÜRK DİLİ ::... Dil Bilgisi, Kompozisyon Konuları ve Sunuları, Kaynaklar

İçeriğe git

Sohbet-Dünya Çalışanların

KOMPOZİSYON

DÜNYA ÇALIŞANLARIN

İspanya ile Birleşik Devletler arasında savaş patladığı zaman, Garcia ile irtibat sağlama zorunluluğu bir çeşit ihtiyaç halini almıştı. Garcia asilerin reisiydi. Küba adasının dağlık mıntıkalarında bulunuyordu. Fakat hangi dağın hangi mağarasında yaşadığı kesin olarak bilinmediği için ne mektup göndermek mümkündü ne telgraf çekmek.
Başkan Mac Kinley vakit kaybetmeden bu Garcia ile işbirliği yapmak istiyordu. Bunu kafasına koymuştu. Her türlü çareye baş vuracaktı. Fakat nasıl?
Adamlarından biri ortaya bir fikir attı:
“Başkanım... Buralarda adına Rowan dedikleri biri vardır. Onu bulabilirsek o da bize Garcia
yı bulabilir.”
Rowan
ı bulup getirdiler. Garciaya ulaştırılacak mektubu aldı. Çantasına koydu. Yola çıktı.
Bindiği tekne dört gün sonra onu Küba sahillerine bıraktı. Karşısına bir orman çıkmıştı. Ormanı geçti... Üç hafta sonra, bu düşman ülkenin öteki kıyısına vardı. Mektubu Garcia
ya teslim etti. Hepsi bu kadar.
Başkan, kendisine mektubu verirken: “Bu, Garcia
ya ulaştırılacak.” demişti. Fakat Rowan: “Bu Garcia kimdir? Nerededir?” diye sormamıştı.
İşte hatırası bronza dökülerek ebedileştirilecek ve büstü bütün okulların holüne dikilecek bir adam.
Bir fıkra vardır. Belki bilirsiniz. Geniş kadrolu, büyük bir müessesenin (resmî de olabilir özel de) memurlarından biri bir gün müdürün huzuruna çıktı.
“Efendim... Siz birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birini bir derece terfi ettirdiniz... Yaş ve kıdem bakımından aramızda hiç fark yok. Öğrenimimiz de aynı. O benden daha yakışıklı da değil... Böyle olduğu hâlde beni hâlâ terfi ettirmiyorsunuz...”
Müdür dalgın mırıldandı:
“Sokakta gürültüler var... Duyuyor musunuz?.. Nedir acaba?..”
“Gidip sorayım efendim...”
Biraz sonra döndü:
“Bir arabaymış efendim...”
“Yükü neymiş?..” diye müdür sordu.
“Gidip bakayım efendim...”
Biraz sonra döndü:
“Arabanın yükü bir sürü çuval efendim.”
“Çuvallarda ne varmış...”
“Gidip bakayım efendim...”
Biraz sonra döndü:
“Çuvallarda çimento varmış efendim...”
“Nereye gidiyormuş bu araba?..”
“Gidip bakayım efendim...”
Biraz sonra dönüp cevap verdi:
“X ve Y İnşaat Şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş efendim.”
“Çok güzel” diye müdür onayladı. “Şimdi bana terfi eden arkadaşınızı çağırır mısınız lütfen?.. Hani şu haksız yere terfi eden arkadaşınızı!..”
Beriki geldi. Müdür mırıldandı:
“Sokakta birtakım gürültüler oluyor... Nedir acaba?”
“Gidip bakayım efendim...”
Döndüğü zaman şöyle cevap verdi:
“Kırk çuval Portland çimentosu ile yüklü bir araba... Çimentoların menşei New Orleans... X ve Y İnşaat Şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası ulaşıma ait bir kamyon çuvalları istasyondan almış. Çuvallardan biri yarı yolda patladığı için şimdi bunun yerini değiştirmeye çalışıyorlar.”
“Gördünüz mü?...” diye müdür hâlinden şikâyet eden memura döndü: “Arkadaşınızı terfi ettirdiğim hâlde size niye dokunmadığımı anlamışsınızdır herhalde?...”
Bu iki örnekten birtakım sonuçlar çıkarmak için birtakım yorumlar yapmaya hiç gerek yok. Dünyayı dolduran özel müesseselerle resmî dairelerdeki bütün memurları kendime düşman etmek niyetinde değilim. Bunlar belirli bir öğretim döneminden sonra bir masanın başına kurularak hiç bir iş yapmadan devlet baba hesabına geçinip gitmeyi meşru bir hak saymakla zaten meşru olmayan bir iş yapmış olmuyorlar mı?... Sabahtan akşama kadar sigara tüttürmek, kahve içmek, vergi yolu ile kendilerini besleyen halkı hırpalamak, sadist bir zevk uğruna en basit işlemleri bile karmakarışık etmek, baştan savmak istedikleri bir müracaatçıyı masadan masaya dolaştırmak. Onları: “Bugün git yarın gel” teranesiyle hedefinden iyice uzaklaşan evrakı nihayet arşivin küflü derinliklerine gömmek. Ay sonunda alacakları paraya karşılık gördükleri iş bu ise şayet hiç zahmet buyurmasınlar... Millet bu parayı onlara haram edecektir.

Pitigrilli



2013-2024 © Türk Dili - Doç. Dr. Ahmet KAYASANDIK
Facebook'ta paylaş
İçeriğe dön